19 Haziran 2008 Perşembe

Ellere var da...



TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, bir ay kadar önce Giresun’un Kümbet Yaylası’nda bir tesiste içki satılmadığını görünce şaşırmış, kızmış, esmiş, gürlemişti vesaire…

Ben ise Ulusoy’un söylediklerine takılmıştım: "Bu tesislerde alkollü içki olmaması belki doğrudur. Bizim insanımız su içse bile tüfeğine sarılır. Ancak bir haftalığına Alman bir kafile getirdin buraya, ama bira yok. Su içmiyor adamlar zaten. Böyle bir hakkın yok. Turizm diyorsunuz, tanıtım diyorsunuz, tesislerinizi de yapıyorsunuz ama eksik yapıyorsunuz. Bana sorarsanız burası alkolsüz olmaz." DHA’nın Ulusoy’un sözlerinin ne kadarını ne şekilde aktardığı üzerine fikir yürütmeyeceğim ama buna benzer bültenlerde cümlelerin ve ifadenin muhabirin insafına kaldığına dair bilgimin ne yazık ki her geçen gün yeni tecrübelerle pekiştiği bir iş yapıyorum.

Sayın Başkan demiş ki: “… belki doğrudur.” Nedir?.. Tamam, doğru göreceli bir değer olabilir ancak devamında gelen cümle “belki”yi açıklaması yönünden ayrı bir önem kazanıyor. İçince tehlikeli oluyormuşuz tespitinde bulunuyor Başkan. Tabii bunu duyunca etraftakiler de “E vermeyeceen sen bunnara alkolu o zaman bişe olmaz tabi bak!”diye kafa sallamış olabilirler mi acaba?

Maarif Nazırı Haşim Paşa’ya ve gene Maarif Nazırı Emrullah Efendi (herhalde o da paşa olsa gerek) atfedilen, daha sonra Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in de zikrettiği “Şu mektepler olmasa, maarifi ne güzel idare ederdim.” vecizesinin, devlet ve yönetim anlayışımızdaki yeri, ironiden realiteye doğru her geçen gün biraz daha kaydırılıyor.

Ama Sayın Başkan’ın sonraki vecizeleri benim içimi iyicene yaktı. Mealen “Turiste karşı mahcup oluruz.” diyerek, aslında ister istemez hepimizin derinlerinde gizlenen o ezik psikolojinin yaklaşımını dışa vuruyor. Yani “Yurdum insanına bu kadarı yeter ama mesela Alman’a yetmez” mi? Bu “Aman komşulara mahcup olmayalım; elalem ne der sonra” kalıplarında kendini kabul ettiren, daha birçok örneği verilebilecek bir düşünce yapısının dışa vurumu.

Evlerinde yaşamlarını yan cepheye bakan küçük oturma odasında geçirip, daha düzgüncene bir ev hali olanağı sunabilecek konum ve boyuttaki salondaki eşyalarının üstünü örtüp bir de kapısına da kilit vuran; giysilerini bayramlıklar, misafirlikler ve diğerleri diye sınıflandıran davranış tarzının dışa vurumu. Hadi gelin iyice abartalım: topluluk içinde hâşâ yapmayıp yalnız kaldığında her türlü edepsizliği arsızca bir zevkle yapan davranış tarzının dışa vurumu. Düzgün yaşamaya, düzgün davranmaya, o salona ya da her gün pırıl pırıl yeni giysiler giymeye hakları yokmuş gibi.

Uzun yıllar bu turist insanının içinde yaşadım mesleki nedenlerle. Doğal olarak da “Turiste mahcup oluruz sonra…” zihniyetiyle çepeçevre sarılıydı dört bir yanım. Turizmin ulaştığı her ülkeye kazandırdıkları kadar kaybettirdikleri de olduğu konusu çok uzun sohbetlerin konusu olur zaten bu yazının konusunun da dışına çıkar. Ama yenilikleri iyi ya da kötü olsunlar umursamadan kolaylıkla benimseyen yurdum halkının turizmin getirdiklerine kolayca uyum gösterdiğini ve bunları işine geldiği gibi modifiye ederek hayatlarının değişmez parçası haline getirdiğinden dem vurabiliriz.

Hayatımızda kendimiz için yaptıklarımızı, en az başkaları için yaptıklarımız kadar önemsememiz gerektiğini düşünen, herkesin de benim kadar bencil olma hakkına sahip olduğunun farkında bir bencil olarak, şimdi kendi kendime soruyorum:

Elin Alman’ının hakkı var da benim yok mu Sayın Başkan? O işletmecilerin bana karşı bunu yapmaya hakkı var mı? Hem, İstanbul’un göbeğinde âlâ-ü-vâlâ ile “hizmete soktukları” sözde “taşıttan arındırılmış” Talimhane bölgesinde alkollü içecek servisi yapmayan dört yıldızlı ve daha yüksek kategorilerdeki şık otel sayısı, boğaz kıyısında ya da mesela Acıbadem Caddesi’nde alkollü içecek servis etmeyen şahane lokantaların sayısı tam olarak nedir?

Haftalar önce düştüğüm notları toparlamaya, dün Radikal gazetesinde okuduğum Mısırlı işletmecilerin tepkisi uyandırdı beni. “Vay be, dedim, adamlar ne tepki koymuş!” Darısı başımıza…

Suudi’nin içki yasağı Mısır’ı karıştırdı

Mısır’da süperlüks Grand Hyatt Otel’in Suudi Kraliyet ailesine mensup sahibi Abdülaziz İbrahim’in geçen ay tam 2 bin 500 şişe içkiyi tuvaletlere döktürüp sifonu çektiği ortaya çıktı. Batılı turistle dolup taşan Mısır’daki turizmciler ayaklandı. Turizm bakanı Garranah oteli uyardı

KAHİRE - (afp) İstanbul’da Goldenhorn Oteli’nin ‘AKP izin vermiyor’ gerekçesiyle turistlere yaptığı alkollü içki servisini vatandaşlardan esirgemesinin büyük tartışma koparmasının ardından, turizmden büyük gelir elde eden Mısır’da süper lüks bir otelin İslam adına içki servisini durdurması bomba etkisi yarattı. Üstelik söz konusu otel, Amerikan oteller zinciri Grand Hyatt’ın Mısır başkenti Kahire’deki uzantısı. Gelgelelim Nil Nehri’ndeki haliçte nefes kesen manzaraya sahip beş yıldızlı otelin sahibi Suudi kraliyet ailesinden Abdülaziz İbrahim. İbrahim, geçen ay stoklardaki tüm alkolden kurtulmaya karar verince, 2 bin 500 şişe tuvaletlere dökülmüş, Amerika’daki merkez de haberdar edilmemiş.

‘Menüye sadece tavuk koymak’

Mısır Otelciler Birliği Başkanı Fethi Nur “Otelcilik kurallarını ihlal eden bu kararla 300 bin dolarlık içkinin üzerine sifon çekilmiş” tepkisini gösterdi. Nil kıyısındaki prestijli Hilton Oteli’nin de sahibi olan Nur, alkol yasağını menüye sadece tavuk koymakla kıyaslarken, geçen hafta Suudi şeyhiyle konuşup ‘Ya alkol servisi yeniden başlar ya da otelcilik hayatınız biter’ resti çektiğini belirtti. Nur, “Son mühlet 2 Temmuz. Alkol geri dönmezse yıldızı ikiye inecek ve otelin değeri de buna göre düşecek” dedi. Grand Hyatt Kahire, internetten içki satmadığı ve içilmesini de yasakladığı anonsu yaparken, Chicago merkezindeki sözcüsü “Bu bizim kararımız değil. Müzakere ediyoruz” açıklamasını yaptı.

Yasak, Mısır turizm sektöründe deprem etkisi yarattı. Geçen yıl 11 milyon turisti ağırlamış Mısır’ın gayri safi milli hasılasının yüzde 11.6’sı ile döviz girdisinin yüzde 20’si turizm kaynaklı, çalışan nüfusunun yüzde 12’si bu sektörde istihdam ediliyor. Her işin İslam’la içiçe geçtiği Mısır’da anayasaya göre yasaların İslam hukukuna uygun olması gerekse de alkol yasağı bulunmaması turizmin yüzü suyu hürmetine. Dolayısıyla Turizm Bakanı Züheyr Garranah olayla ilgili “Turizmde öyle bir patlama var ki, bozulmasın diye parmaklarımızı çaprazlıyoruz. Sektörü düzenleyen kurallara herkes uymalı” dedi. İkiden fazla yıldızlı her otel alkol servis etmek zorunda. İdareci şirket varken otel sahiplerinin işleyişe karışmasına izin verilmiyor. 11 Eylül saldırılarınden beri Körfez’deki Arap krallıklarının vatandaşları ABD, Britanya ve Fransa yerine Mısır’a gitmeyi tercih ediyor. Kahire’ye yılda en az 400 bin Suudi turist geliyor ve hiçbiri ülkelerinde yasak olan alkolün burada satılmasından rahatsız gözükmüyor. Ama Körfez’de mümin turistleri memnun etmek için içki servisi yapmayan İslami otellerin sayısı artıyor, Dubai’deki Taç Sarayı, Tamani gibi oteller buna örnek. Nur “Fena fikir değil, ama Mısır’da buna talep yok” dedi. Mısır’a giden turistlerin üçte ikisi Avrupalı. Mısır şarabının yüzde 80’ini 1.5 milyon Rus tüketiyor. El Ezher Üniversitesi’nin İslami Araştırmalar Merkezi’nden Şeyh Abdülbaki ise “Alkol yasağı çok iyi fikir, çünkü İslami otel seçeneği sunuyor. Alkol, insani hayvan konumuna indiriyor” görüşünde.


DHA’nın yazının başında sözü geçen haberini okuyup siz de Sayın Başkanın duygularına katılabilirsiniz ya da katılmayabilirsiniz:

İçkisiz Albayrak tesisi TÜRSAB’ı kızdırdı
Kaynak: Hakan Kabahasanoğlu - DHA/Hürriyet

Kümbet Yaylası'nda içki yasağı.

Karadeniz Gezisi kapsamında Giresun’un Kümbet Yaylası’na giden Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Yönetim Kurulu Başkanı Başaran Ulusoy ve beraberindeki heyet, Albayrak Grubu tarafından işletilen Koçkayası Tesisleri’nde "içki yasağı" sürprizi ile karşılaştı.

TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, bu tür yasaklarla turizmin gelişemeyeceğine dikkat çekerek, olaya tepki gösterdi.
TÜRSAB Yönetim Kurulu üyeleri ve tur operatörlerinden oluşan kafile, Karadeniz gezisi kapsamında dün akşam Giresun’un Kümbet Yaylası’na çıktı. Burada Giresun Valisi Mustafa Taşkesen’le birlikte incelemelerde bulunan TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkanı Başaran Ulusoy ve beraberindekiler, yemek için ise yayladaki Koçkayası Tatil Köyü’ne geçti. Alkollü içki satışı yapılmayan tesiste yemek başlarken Başaran Ulusoy, yanlarında getirdikleri içkilerin servis yapılmasını istedi. Tesis müdürünün, "Tesisimizde içki içilmesi yasak" sözleri karşısında, Ulusoy ve beraberindekiler şaşkınlıklarını gizleyemedi. Ulusoy, tatsızlık çıkmaması için getirilen içkileri araçlara geri gönderdi. TÜRSAB üyeleri de uygulamayı eleştirirken, yemeğe katılan Vali Mustafa Taşkesen olayla ilgili yorum yapmadı.

Alman kafile gelse…

Yemeğin ardından beraberindekilerle birlikte tesisten ayrılan Ulusoy, içki yasağıyla ilgili basın mensuplarının sorularına ise şu yanıtı verdi: "Bu tesislerde alkollü içki olmaması belki doğrudur. Bizim insanımız su içse bile tüfeğine sarılır. Ancak bir haftalığına Alman bir kafile getirdin buraya, ama bira yok. Su içmiyor adamlar zaten. Böyle bir hakkın yok. Turizm diyorsunuz, tanıtım diyorsunuz, tesislerinizi de yapıyorsunuz ama eksik yapıyorsunuz. Bana sorarsanız burası alkolsüz olmaz."

Hiç yorum yok:

YIP IftIharla sundu...Müsaitseniz gene bekleriz... ya da iGoogle'la yorulmadan görün güncellemeleri!



Add to Google