20 Ağustos 2009 Perşembe

Köseleye karşıyız tabakta!

Baştan söyleyeyim, fotoğraf benim değil.


Pratikçiler için kolay ve hatta teknik olarak türlü arızaları bulunması kaçınılmaz ama bir o kadar lezzetli bir “sahtekâr” yöntem kullanarak, basit davetlerde göz boyaması garantili bir reçetemsi var sırada. Yayınlanmasının asıl nedeni ise yaygın yanlışlarla, mutfak galat-ı meşhurlarının o güzelim etleri köseleye nasıl da kolayca çevirdiği konusunda düşündürmek.

Rokfor (?) soslu antrikot (entrecôte yazsak daha bile havalı olurdu değil mi?)
Malzemeler

Her bir konuk için 150 gram civarında, tercihen bir parmak (enine!) kalınlığında kesilmiş ve kasabın ısrar ve itirazlarına karşın asla dövülmemiş bir antrikot dilimi. Mümkünse iyice dinlendirilmiş, sinirleri itinayla alınmış ve de muhakkak çıralı olacak. Bir de geçen her beş yaşınız için dilimler bir on gram küçültülürse daha da iyi olur diyorlar.

Bir kutu taze, ekşi krema,

Küçük bir paket rokfor peyniri (bunları galiba seksen gramlık paketlerde, bir dünya paraya satıyorlar. Olmadı güzel bir Erzincan tulumundan elli gram kadar ve azıcık ince kıyılmış maydanoz da işinizi görecektir ki aslında bu basit tarifin amacı tüm malzemelerle uygulanabilir bir yöntem olmasından hareketle, sofranızı biraz daha şenlendirmektir.)

Tuz, taze çekilmiş karabiber, biberiye, müskat (küçük hint cevizi hani)

Zeytinyağı, tereyağ
Hazırlanışı
Küçük bir süt kabında bir paket kremayı ısıtıp içinde bir çorba kaşığı tereyağ eritin. Tereyağ eridiğinde peynirden elli-altmış gram kadar bir parçayı da buna ekleyerek, bir tutam biberiye ve bir tutam müskatla lezzetlendirin. Bırakın kısık ateşte takılsın.

Tercihen döküm tavanızı, bir kaşık zeytinyağıyla, uygun ısıya getirdikten sonra antrikotlarınızı dizin. Tavanın çok sıcak olması etin yüzeyinin hızla kızararak “mühürlenmesini” sağlayacaktır, kısa süre sonra ateşi biraz kısabilirsiniz. Amman dikkat, etinizin dışının şahane bir renk alması içinin tam da istediğiniz gibi piştiği anlamına gelmez. Ama artık deneme yanılma mı olur, ürünü seçtiğiniz kurbanlara yedirme mi, meşakkatli bir süreç sizi bir süre sonra başarıya götürecektir mutlaka. Tabii unutmayınız ki, et ne de olsa nazik bir üründür ve ateşte bir ters bir yüz, sonra bir daha ters bir daha yüz edilmeyi falan kaldıramaz. Etin bir yüzünün istediğiniz kıvamda piştiğine kanaat getirdikten sonra ateşi biraz açıp tavayı hızla tekrar başlangıçtaki ısıya getirerek etin diğer yüzünü çevirin ve mühürleyin, sonra gene biraz kısın ateşi. Tuz ve taze çekilmiş karabiber bu noktada devreye girerek etin üstünde, buharıyla ısınabilir. Gene gereksiz bir not bazılarınız için biliyorum ama, en baştan eklediğiniz tuz etin suyunun önemli bir bölümünün yitirilmesine neden olabilir ve… gene kösele…

Neyse, bu aşamadan sona, bari ocaktaki tavayla, küçük kap arasında tutarak ısıttığınız ve artık tercihinize ya da evdekilere göre buharında, ölmeden pişirilmiş ıspanak ya da pazı ya da başka sebzeler ve/veya çok karışık olmayan bir makarna ya da pilavla hazırladığınız tabaklara alabilirsiniz etleri. Tavanın altını iyice kısın ama kapatmayın, gene ihtiyacınız olacak.

Kaptaki sosu etlerin üstüne usturupluca ve hatta kaşıkla dökün, ama etleri yüzdürmenize gerek yok biliyorsunuz. Kabın dibinde kalan az miktarda sosu etin tavada kalan sosuna ekleyin. Eğer tavada pek bir şey kalmadıysa bir iki kaşık kırmızı şarap ya da balzamik sirke o kalanları sulandırmanıza yardımcı olacaktır. Hızlıca karıştırın, biraz eksildikten sonra ister tabaklardaki et ve sosun üzerine ya da isterseniz çevresine dökün.

Gene mi olmadı, suçu kasaba atın.

Hepsi bu, mangalda telin üstünde de olur üstelik…

Afitos!

Hiç yorum yok:

YIP IftIharla sundu...Müsaitseniz gene bekleriz... ya da iGoogle'la yorulmadan görün güncellemeleri!



Add to Google