Liseli bıcır bıcır iki kız, büyüklerinin kırk yılda bir kendilerini evde yalnız bırakmış olmasından istifade etmeyi planlamaktadırlar. Ya da izleyici kızların çeşitli gençlik eğlenceleri ile geçirmeyi planladıkları gecenin başında olduklarına inanmaktadır. Oysa kızlar son derece ciddi bir meseleden, içlerinden birinin tam yedi gün önce bir dağ evinde izlediği, lanetli olduğu iddiasındaki bir videokasetten bahsetmektedirler. Konuşmalarındaki gerilimin dozu diğer odadaki televizyonun kendi kendisine açılması ve asla kapatılamamasıyla doruğa çıkar. Bahsi geçen kasedi yedi gün önce tam da o saatlerde izlemiş olan Katie, arkadaşı Becca'nın gözleri önünde acılar içinde aniden can verir. Korkunç olayın şokunu atlamayan Becca ise akıl hastanesine kaldırılır.
Korku filmleri ilginizi çekmiyor olsa bile, yazarının da alçakgönüllülükle dediği gibi, yukarıda kısaca özetlenen öyküyü bilmiyor olmanız mümkün değil.
1998 yapımı kült Japon korku filmi Halka'nın (Ringu), 2002 yılında Gore Verbinski tarafından yeniden yorumlandığı Amerikan versiyonu The Ring, 250 milyon dolarlık baş döndürücü bir gişe başarısı elde etmişti. Halka'yı doğal olarak Halka 2, Sarmal ve diğerleri izledi. Korkunç Bir Film 3 (Scary Movie 3) gibi korku parodilerinden, Family Guy'a, The O.C.'den, Will&Grace'e dek neredeyse tüm popüler televizyon şovlarına az ya da çok konu olmasının da hatırı sayılır yardımıyla Halka, kısa zamanda modern çağın en bildik korku hikâyelerinden biri haline geldi. Bu başarının ardından Japon korku sinemasının kalburüstü filmleri, Hollywood yönetmenleri tarafından birer ikişer tekrar beyazperdeye aktarılmaya başlandı
Japon yazar Koci (Koji) Suzuki'nin Halka filmlerine kaynaklık eden aynı adlı 1991 tarihli başyapıtı, üçlemenin diğer kitapları Sarmal (Spiral, 1995) ve Düğüm'le (Loop,1998) birlikte Temmuz ayında Doğan Kitap tarafından Türk kitapseverlere ulaştırıldı. Suzuki'nin Halka üçlemesiyle bağlantılı olarak yazdığı Gökyüzündeki Tabut (Coffin in the Sky), Lemonheart ve Doğum Günü (Happy Birthday) adlı 1999 tarihli üç uzun öyküsü de, serinin Doğum Günü adını taşıyan dördüncü kitabında bir araya getirildi.
Edebiyatseverler hele de bibliyofiller için sevdikleri romanları konu edinen filmleri izlemek çoğunlukla sevimsiz birer tecrübeden ibarettir. Kâğıt üzerindeki mürekkebin yarattığı büyülü etkinin beyazperdede her zaman yakalanıp yakalanamadığı tartışmalıdır. Halka romanından söz etmeye de, filmden çok farklı olduğunu söyleyerek başlamak gerek. Ne yalan söyleyeyim naçizane bendenizin yüreği Japon korku filmi Ringu'yu izlemeye el vermemişti. Ancak geçtiğimiz hafta başında elime Türkçesini aldığım Halka romanının korku-gerilim janrında elde ettiğin müthiş başarının Hollywood beğenisi ve kalıplarına uydurulmuş The Ring filminden kat be kat ilerde olduğunu söylemeden geçmek yazara büyük haksızlık olur. Fransız filolojisi mezunu ve İngiliz diline de eser verebilecek kadar hâkim olan 1957 doğumlu Suzuki'nin okuyucunun zihninde hedeflediği imge ve etkiyi ilk sayfalardan itibaren hızla ve kolayca oluşturabilmesi hayranlık verici.
Yazarın İngilizceye ve herhalde dolayısıyla birçok dile daha kolayca ve doğru üslupta aktarılabilecek yapıda, çizgi-roman (tabii ki manga!) ya da sinemaya aktarılmaya hazır olarak kurduğu karanlık atmosfer, romanı Japonca aslından çeviren H. Can Erkin'in dinamik ve akıcı Türkçesi sayesinde okuru içine çekiyor ve gerilim, romanın sonuna dek, uygun dozda sürüyor.
Filmde aktarıldığından çok daha derinlikli olan, klasik polisiye ya da kara edebiyat kalıplarına sıkı sıkıya bağlı gelişen öykünün soluksuz bırakan, zaman zaman çaresiz hissettiren müthiş kovalamacası romanın neredeyse üçte biri geçildikten sonra gayet emin adımlarla ve hiç acele etmeden açılıyor. Filmde yerini – herhalde nezaketten olsa gerek – bir kadın gazeteciye devreden romanın başkişisi Japon gazeteci Asakawa, karısının liseli yeğeninin ani ve gizemli ölümünün sırrını açığa çıkarmak istemektedir. Ancak bir süre önce UFO ve hayalet öyküleri üzerine yaptığı yazı dizisi ona kötü bir şöhret kazandırmıştır ve çalıştığı gazetenin yönetiminden yeterli ilgiyi görmez. Asakawa titiz araştırması sonucu taşıdığı laneti başında ve sonunda gayet açık bir şekilde ve hatta yazılı olarak izleyiciye bildiren bir videokasede ulaşır. Görüntüleri okumak için liseden arkadaşı üniversite öğretim görevlisi felsefeci Ryuci Takayama'nın yardımını ister. Hurafelere hiç metelik vermeyen Ryuci ile: "En kötü ihtimalle beraber lanetleniriz topu topu!" diye düşünürlerken, evde izlemeye kalkıştıkları kasedi kazara Asakawa'nın karısı ve üç yaşındaki kızı da izler ve olay içinden çıkılmaz hale gelir.
Ryuci Takayama karakteri üçlemenin ikinci kitabı Sarmal'da romanın başkişisinin otopsisini tamamlayıp dikişlerini bitirdiği halde içinden "Halka" yazılı bir gazete kâğıdı parçası fırlayan bir ceset olarak ortaya çıkıyor. Üçüncü kitap Düğüm'ün kahramanı ise, babasını ve doğmamış çocuğunu ölümcül bir kanser türüne yol açan bir virüs salgınından korumaya çalışırken karşılaştığı, on binlerce bilgisayarın birlikte kullanılması yoluyla yaratılmış sanal evren projesi Loop'un sanal kişiliklerinden biri olarak tanışıyor Takayama ile.
Her üç kitapta da var olan ve öykülerin farklı yönlerinden yaklaştığı bir diğer karakter ise tabii meşum kasedin yaratıcısı Sadako Yamamura adındaki gizemli kadın.
Kitabı okuyacakların keyfini bozmamak için hiç ipucu vermek istemesem de film ile romanın temel farklarından birinin lanetten kurtulmak için yapılması gerekenler olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Filmde hani neredeyse kolayca bertaraf edilebilecek olan lanet romanda son derece karmaşık bir süreç sonucunda ortadan kaldırılabiliyor. Ama aynı hikayeden beslenseler bile, romanlarla filmlerin farklı tadlar vermesi böyle şeylerden kaynaklanmıyor mu? Ödüllü yazar Koci Suzuki'nin eserlerinden sinemaya aktarılan tüm filmlerin senaryolarının oluşturumasına katkıda bulunduğunu hatırlatalım.
1996 yılında ilk kez mangaya aktarılan ve iki yıl sonra çekilen Ringu filminin yarattığı dalgayla internet toplulukları yaratan, romanları ve filmleri açıklamak amacıyla çok sayıda kılavuzu yayınlanan Halka "The Ring" üçlemesi, korku-gerilim-polisiye-kara roman-fantazi klasikleri arasında hak ettiği yeri çoktan aldı.
Türkiye'de 70'li yıllardan bu yana ne yazık ki pek tercih edilmeyen o şahane cep kitabı formatındaki 316 sayfalık Halka, bir taraftan da ekonomik boyutları, hafifliği ve fiyatıyla hoş bir yaz sürprizi.
Korku filmleri ilginizi çekmiyor olsa bile, yazarının da alçakgönüllülükle dediği gibi, yukarıda kısaca özetlenen öyküyü bilmiyor olmanız mümkün değil.
1998 yapımı kült Japon korku filmi Halka'nın (Ringu), 2002 yılında Gore Verbinski tarafından yeniden yorumlandığı Amerikan versiyonu The Ring, 250 milyon dolarlık baş döndürücü bir gişe başarısı elde etmişti. Halka'yı doğal olarak Halka 2, Sarmal ve diğerleri izledi. Korkunç Bir Film 3 (Scary Movie 3) gibi korku parodilerinden, Family Guy'a, The O.C.'den, Will&Grace'e dek neredeyse tüm popüler televizyon şovlarına az ya da çok konu olmasının da hatırı sayılır yardımıyla Halka, kısa zamanda modern çağın en bildik korku hikâyelerinden biri haline geldi. Bu başarının ardından Japon korku sinemasının kalburüstü filmleri, Hollywood yönetmenleri tarafından birer ikişer tekrar beyazperdeye aktarılmaya başlandı
Japon yazar Koci (Koji) Suzuki'nin Halka filmlerine kaynaklık eden aynı adlı 1991 tarihli başyapıtı, üçlemenin diğer kitapları Sarmal (Spiral, 1995) ve Düğüm'le (Loop,1998) birlikte Temmuz ayında Doğan Kitap tarafından Türk kitapseverlere ulaştırıldı. Suzuki'nin Halka üçlemesiyle bağlantılı olarak yazdığı Gökyüzündeki Tabut (Coffin in the Sky), Lemonheart ve Doğum Günü (Happy Birthday) adlı 1999 tarihli üç uzun öyküsü de, serinin Doğum Günü adını taşıyan dördüncü kitabında bir araya getirildi.
Edebiyatseverler hele de bibliyofiller için sevdikleri romanları konu edinen filmleri izlemek çoğunlukla sevimsiz birer tecrübeden ibarettir. Kâğıt üzerindeki mürekkebin yarattığı büyülü etkinin beyazperdede her zaman yakalanıp yakalanamadığı tartışmalıdır. Halka romanından söz etmeye de, filmden çok farklı olduğunu söyleyerek başlamak gerek. Ne yalan söyleyeyim naçizane bendenizin yüreği Japon korku filmi Ringu'yu izlemeye el vermemişti. Ancak geçtiğimiz hafta başında elime Türkçesini aldığım Halka romanının korku-gerilim janrında elde ettiğin müthiş başarının Hollywood beğenisi ve kalıplarına uydurulmuş The Ring filminden kat be kat ilerde olduğunu söylemeden geçmek yazara büyük haksızlık olur. Fransız filolojisi mezunu ve İngiliz diline de eser verebilecek kadar hâkim olan 1957 doğumlu Suzuki'nin okuyucunun zihninde hedeflediği imge ve etkiyi ilk sayfalardan itibaren hızla ve kolayca oluşturabilmesi hayranlık verici.
Yazarın İngilizceye ve herhalde dolayısıyla birçok dile daha kolayca ve doğru üslupta aktarılabilecek yapıda, çizgi-roman (tabii ki manga!) ya da sinemaya aktarılmaya hazır olarak kurduğu karanlık atmosfer, romanı Japonca aslından çeviren H. Can Erkin'in dinamik ve akıcı Türkçesi sayesinde okuru içine çekiyor ve gerilim, romanın sonuna dek, uygun dozda sürüyor.
Filmde aktarıldığından çok daha derinlikli olan, klasik polisiye ya da kara edebiyat kalıplarına sıkı sıkıya bağlı gelişen öykünün soluksuz bırakan, zaman zaman çaresiz hissettiren müthiş kovalamacası romanın neredeyse üçte biri geçildikten sonra gayet emin adımlarla ve hiç acele etmeden açılıyor. Filmde yerini – herhalde nezaketten olsa gerek – bir kadın gazeteciye devreden romanın başkişisi Japon gazeteci Asakawa, karısının liseli yeğeninin ani ve gizemli ölümünün sırrını açığa çıkarmak istemektedir. Ancak bir süre önce UFO ve hayalet öyküleri üzerine yaptığı yazı dizisi ona kötü bir şöhret kazandırmıştır ve çalıştığı gazetenin yönetiminden yeterli ilgiyi görmez. Asakawa titiz araştırması sonucu taşıdığı laneti başında ve sonunda gayet açık bir şekilde ve hatta yazılı olarak izleyiciye bildiren bir videokasede ulaşır. Görüntüleri okumak için liseden arkadaşı üniversite öğretim görevlisi felsefeci Ryuci Takayama'nın yardımını ister. Hurafelere hiç metelik vermeyen Ryuci ile: "En kötü ihtimalle beraber lanetleniriz topu topu!" diye düşünürlerken, evde izlemeye kalkıştıkları kasedi kazara Asakawa'nın karısı ve üç yaşındaki kızı da izler ve olay içinden çıkılmaz hale gelir.
Ryuci Takayama karakteri üçlemenin ikinci kitabı Sarmal'da romanın başkişisinin otopsisini tamamlayıp dikişlerini bitirdiği halde içinden "Halka" yazılı bir gazete kâğıdı parçası fırlayan bir ceset olarak ortaya çıkıyor. Üçüncü kitap Düğüm'ün kahramanı ise, babasını ve doğmamış çocuğunu ölümcül bir kanser türüne yol açan bir virüs salgınından korumaya çalışırken karşılaştığı, on binlerce bilgisayarın birlikte kullanılması yoluyla yaratılmış sanal evren projesi Loop'un sanal kişiliklerinden biri olarak tanışıyor Takayama ile.
Her üç kitapta da var olan ve öykülerin farklı yönlerinden yaklaştığı bir diğer karakter ise tabii meşum kasedin yaratıcısı Sadako Yamamura adındaki gizemli kadın.
Kitabı okuyacakların keyfini bozmamak için hiç ipucu vermek istemesem de film ile romanın temel farklarından birinin lanetten kurtulmak için yapılması gerekenler olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Filmde hani neredeyse kolayca bertaraf edilebilecek olan lanet romanda son derece karmaşık bir süreç sonucunda ortadan kaldırılabiliyor. Ama aynı hikayeden beslenseler bile, romanlarla filmlerin farklı tadlar vermesi böyle şeylerden kaynaklanmıyor mu? Ödüllü yazar Koci Suzuki'nin eserlerinden sinemaya aktarılan tüm filmlerin senaryolarının oluşturumasına katkıda bulunduğunu hatırlatalım.
1996 yılında ilk kez mangaya aktarılan ve iki yıl sonra çekilen Ringu filminin yarattığı dalgayla internet toplulukları yaratan, romanları ve filmleri açıklamak amacıyla çok sayıda kılavuzu yayınlanan Halka "The Ring" üçlemesi, korku-gerilim-polisiye-kara roman-fantazi klasikleri arasında hak ettiği yeri çoktan aldı.
Türkiye'de 70'li yıllardan bu yana ne yazık ki pek tercih edilmeyen o şahane cep kitabı formatındaki 316 sayfalık Halka, bir taraftan da ekonomik boyutları, hafifliği ve fiyatıyla hoş bir yaz sürprizi.
(Bu yazım Vatan Kitap Dergisi'nin 15 Temmuz 2008 tarihli sayısında yayımlandı.)